Rönesans, 14. yüzyıldan şu zamana kadar kadar uzanan Avrupa tarihinin en mühim hareketidir. Orta Çağ’ı kapatarak Aydınlanma Çağı’nı açan bir dönemdir.
Rönesans, klasik dünyanın düşüncelerini altını çizen bir harekettir. Orta Çağ dönemini sona erdiren, Avrupa’nın çağdaş çağının başlangıcını haber veren bir devredir. 14. ve 17. yüzyıllar arasında sanat ve bilim, imparatorluklarla eş güdümlü gelişti ve kültürler daha evvelce hiç olmadığı kadar tesirleşime geçti. Tarihçiler hala Rönesans’ın namacıylalerini ve neticelerini tartışıyor; yalnızca birkaç asli nokta üstünde hemfikirler. İşte Rönesans’ın hala tartışılan nedenleri ve sonuçları…
Rönesans Nedir?
Rönesans, “yineden doğuş” ya da “yeni doğum” manasına gelir. Tarih yönünden ele alındığında ise, “MS 15. yüzyılda Yunanistan ve Roma sanat ve edebiyatına gösterilen sevgi, isteklilik ve ilgi” olarak tanımlanır. Batı Roma İmparatorluğu’nun çöktüğü 476 senesinden Osmanlı yönünden İstanbul’un fethedildiği 1453 senesine kadar vakitn Orta Çağ, aynı vakitte “Karanlık Çağ” olarak da bilinir. Bu dönem muhabere, cehalet, kıtlık, salgın hastalıklar ve işkencelerle karakterizedir. Bu Karanlık Çağ’ın hemen sonrası Rönesans başladı.
Rönesans, aynı vakitte Orta Çağ ile günümüzün medeni dünyası arasındaki uçurumun kapatıldığı bir devredir. Orta Çağ’ın sona erdiği; Avrupa’nın kültürel, sanatsal, politik ve ekonomik anlamda “yineden doğduğu” yenilikler silsilesidir. Genel olarak 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar geçtiğimiz dönemi kapsar. Klasik felsefe, edebiyat ve sanatın yineden keşfedildiği dönem olarak anılır.
Rönesans, tarihsel anlamda mühimdir; zira Avrupalıların kanaat bünyesinde ve dünya düşünceinde büyük bir değişime namacıyla olmuştur. İtalya yarımadasının kent devletlerinde 14. yüzyılda başlayan Rönesans hareketinin ana düşünceleri, 16. yüzyıla kadar bütün Avrupa’ya yayılmıştır.
Rönesans, sanatçıları destekleyen varlıklı ailelerin yaşadığı ve varlıklı bir kültürel geçmişe sahip İtalya’nın Floransa kentinde başladı. Floransa’yı 60 yıldan çok yöneten kuvvetli ve varlıklı Medici ailesinin üyeleri, Rönesans hareketine büyük destek verdi. Hareket Floransa’dan sonra ilk evvelce Venedik, Milano, Bologna, Ferrara ve Roma gibi başka İtalyan kent devletlerine yayıldı. Sonrasında 15. yüzyıl vaktince İtalya’dan Fransa’ya ve daha sonra batı ve kuzey Avrupa’ya yayıldı. Yani başka Avrupa ülkeleri, İtalya Rönesansı’nı takip etti.
Rönesans’ta Bilim, Sanat ve Keşifler
Rönesans’ın ilk haftalarında Avrupalılar bilim ve sanatta ilerlemeler kaydetti. İnsanlık tarihindeki en büyük düşünürlerin, yazarların, devlet adamlarının, bilim insanlarının ve sanatçıların birtakımları Rönesans devresininde yetişti. Küresel keşifler, Avrupa’nın ticaretine yeni topraklar ve kültürler kazandırdı.
Rönesans devresininde sanat, mimarlık ve bilim birbiriyle yakın temas içerisindeydi. Bu değişik çalışma alanlarının problemsiz ve uyum içerisinde birleştiği eşi benzeri olmayan bir devre idi. Örneğin; ressam Da Vinci gibi sanatçılar, anatomi gibi bilimsel ilkeleri çalışmalarına dahil etti. Böylece tıp bilimcileri insan vücudunu titizlikte inceleyebildiler. Filippo Brunelleschi gibi mimarlar, geniş kubbeli devasa binaları doğru bir şekilde tasarlamak amacıyla matematik okudu. Bilimsel keşifler düşünmede büyük değişimlere neden oldu. Galileo ve Descartes astrolojiye ve matematiğe yeni bir bakış açısı getirdi. Copernicus (Kopernik), bütün gezegenlerin Dünya’nın değil Güneş’in çevresinde döndüğünü ileri sürdü.
1450 senesinde matbaanın buluş edilmesi ile Avrupa’da yaşam sürdüren insanlar daha iyi tesirleşim kurmaya başladı ve düşüncelerin vakitgelenlaşması sağlandı. İletişimdeki ilerlemenin bir neticesi olarak, eski Yunan ve Roma kültürünün ve değerlerinin yenilenmesini isteyen Francesco Petrarch ve Giovanni Boccaccio gibi hümanist yazarların az tanınan kitapları basılarak kitlelere dağıtıldı. Avrupa’da uluslararası finans ve ticaretin yükselmesinde rolü olan çoğu bilim adamı, kültür bölümündeki ilerlemeleri destekleyerek Rönesans’a zemin hazırladı.
Rönesans sanatı, gerçekçilik ve natüralizm ile karakterize edildi. Sanatçılar insanları ve objeleri gerçek yaşamdan tasvir etmeye gayret etti. Çalışmalarına derinlik katmak amacıyla perspektif, gölgeler ve ışık gibi teknikleri kullandılar. Duygu, sanatçıların yapıtlerine yansıtmaya çalıştığı başka bir nitelikti.
Birçok sanatçı ve düşünür becerilerini yeni düşünceler ifade etmek amacıyla kullandı. Bazı Avrupalılar etraflarındaki dünya ile ilgili daha çok şey öğrenmek amacıyla denizlere açıldı. “Keşif Çağı” olarak tanınan bu devrede, çoğu mühim keşif yapıldı. Voyagers, bütün dünyayı gezmek amacıyla seferler başlattı. Amerika, Hindistan ve Uzak Doğu’ya yeni nakliye ve ticaret rotaları keşfedildi. Kâşifler, tam olarak haritalanmayan mekanları keşfetti.
Bu devrede okuryazarlık yayıldıkça bir orta sınıf meydana çıktı. Klasik metinlerin aranması, okunması ve yayılması vakitgelen duruma geldi. Eski kitaplara erişimi basitleştirmek amacıyla yeni kütüphaneler geliştirildi. Bir vakitler unutulan düşünceler, yazarlarına ilgi duyulduğu gibi yineden uyandırıldı.
Rönesans’ın Ünlü İsimleri
Rönesans’ta çığır açan ünlü aydınlar, sanatçılar, bilim adamları ve yazarlardan bazıları şunlardır; Leonardo da Vinci, Mikelanj, Raphael, Sandro Botticelli, Donatello, William Shakespeare, John Milton, William Byrd, William Tyndale, Titian, Niccolo Machiavelli, Dante, Giotto, Geoffrey Chaucer, Thomas Hobbes, Nicolaus Copernicus, Galileo, Rene Descartes, Erasmus Desiderius.
Rönesans döneminde imal edilen en ünlü sanatsal yapıtlardan birtakımları şunlardır; Mona Lisa (Da Vinci), Son Akşam Yemeği (Da Vinci), Davut Heykeli (Michelangelo), Venüs’ün Doğuşu (Botticelli), Adem’in Yaratılışı (Michelangelo).
Rönesans’ın ünlü yolculuklara çıkan kaşiflerinden bazıları şunlardır; Ferdinand Magellan, Kristof Kolomb, Amerigo Vespucci ve Marco Polo.
Rönesans’ın Nedenleri
Tarihçiler Avrupa’da Rönesans’ın doğuşunun detaylı nedenlerini belirledi. Bunlar arasında değişik kültürler arasındaki tesirleşimin artması, eski Yunanca ve Roma metinlerinin yeniden keşfedilmesi, hümanizmin meydana çıkışı, değişik sanatsal ve teknolojik yenilikler, çatışmalar ve veba salgınının yol açtığı vakti gelen ölüm vakalarının tesirleri ilk sıralarda sayılıyor.
Rönesans hareketinin en mühim sebebi olarak 1453 senesinde Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordularının Konstantinopolis’i (İstanbul) fethetmesi görülüyor. Konstantinopolis, öğrenmenin merkezi idi. Hristiyanların denetimi altında olmasına karşın orada çoğu Yunan alimi yaşıyordu. Bu alimler, Yunan dili ve edebiyatını insanlara öğreterek ünlendiler. Bu çerçevede Rönesans’ın en mühim nedenleri şunlardır;
İstanbul’un fethi
Osmanlı İmparatorluğu Konstantinopolis’i fethedince Yunan entelektüelleri bu kentten ayrıldı ve İtalya, Milano, Napoli, Sicilya ve Roma gibi değişik kentlere yerleştiler. İtalya halkına matematik, tarih, coğrafya, felsefe, astronomi, tıp vb. dersler verdiler. Bu hal, Rönesans’ın esasını oluşturdu.
Haçlı Seferleri
Rönesans’ın başlangıcından evvelce gerçekleşen Haçlı Seferleri, Orta Çağ döneminde Avrupa’daki Hıristiyan haçlılar yönünden yürütülen bir dizi dini muhaberetır. MS 1095 senesinde başlayan Haçlı Seferleri konusu ile ilgili tarihçiler net sayıda anlaşamıyor; fakat genel olarak dokuz ana haçlı seferi ve iki yüzyıllık bir vakit zarfında meydana gelen pek çok ufak haçlı seferi vardır. Haçlı Seferleri’nin asli amacı; bölgeyi yüzyıllardır denetim eden Müslüman halktan Kutsal Toprak’ı ele geçirmektir. Bu seferlerde Avrupa şövalyeleri ve soyluların birçoğu Orta Doğu’ya seyahat etti. Şövalyeler ve soylular, Orta Doğu halkları ile tesirleşime girdi ve düşünceler karşılıklı olarak yayılmaya başladı. Birkaç yüzyıl vakitn bu vakitç, Rönesans’ın asliine döşenen taşlardır.
Matbaanın icadı
Matbaanın buluş edilmesi, Rönesans’ın gelişmesinin en mühim namacıylaleri arasında sayılıyor. Johannes Gutenberg, 1450 senesinde Almanya’nın Mainz şehrinde baskı makinesini geliştirdi ve bu makine ile kitap bastı. William Caxton, bu makineyi MS 1477’de İngiltere’ye getirdi. Sonrasında İtalya, Fransa, Belçika ve başka Avrupa ülkelerinde baskı makineleri kuruldu. Böylece, kitaplar kısa bir vakit içerisinde çok basit bir şekilde yayınlanmaya başlandı. İnsanlar basitçe kitap almaya başladı ve çoğu şey öğrendiler. Böylece matbaa, Rönesans’ı tetikleyen en mühim faktörlerden biri olarak tarih kayıtlarına geçti.
Edebiyat ve sanatın teşvik edilmesi
Birçok kral, soylu ve tüccar yeni edebiyatı ve sanatı teşvik etti. Büyük İtalyan yazarlar, sanatçılar, politikacılar ve karar vericiler, Karanlık Çağ’daki uygulamalardan değişik olarak entelektüel ve sanatsal devrime katıldıklarını açıkladı. Fransa hükümdarı I. Francis, İngiltere kralı VIII. Henry, İspanya Kralı V. Charles, Polonya kralı I. Sigismund gibi pek çok kuvvetli devlet adamı, mahkemeleri yeni düşünceler vermeye çağrı etti ve onları korudu. Floransa hükümdarı Loronjo-de-Medicci, sanatçıları çağrı ettiği sarayını yeni resimlerle süsledi. Bu yöneticilerin ilerici düşünceleri ve uygulamaları, Rönesans’ı tetikleyen namacıylaler oldu.
Eski metinleri keşfetme arzusu
Karanlık Çağ’da çoğu klasik Avrupa metni kayboldu ya da yok edildi. Diğer bir alanı da, Bizans İmparatorluğu’nun kiliselerinde ve manastırlarında ya da Orta Doğu’nun başkentlerinde gizlendi. Avrupa mahkemeleri ve manastırları, uzun vakittir el yazmalarının ve detaylı düşüncelerin yer aldığı metinlerin depoları haline geldi. Klasik yapıtlerin de varbulunduğu bu metinler, Rönesans’ta yinedan yorumlandı. On dördüncü yüzyıl yazarı Petrarch, bu hali “metinleri keşfetme arzusu” olarak yorumladı. Rönesans devresininde, bu metinlerin birçoğu tüccarlar ve akademisyenler yönünden yavaş yavaş Avrupa’ya yine tanıtıldı.
Etkileşim
Rönesans’ın ana nedenlerinden biri, Rönesans’ın başlangıcından evvelce ve Rönesans esnasında değişik kültürler ve toplumlar arasında etkileşimin artmasıdır. Bu mühim; zira o devrede Avrupa, Orta Çağ’ın ortasındaydı. Orta Çağ, feodalizm ve Hristiyanlığın katı kuralları gibi birkaç asli özelliğe sahipti. Bu özellikler sosyal, dini ve politik olarak çok katı bir toplum meydana getirmek amacıyla kullanıldı. Bu, o vakitler Avrupa toplumunun değişime açık olmadığı manasına geliyor. Bununla eş güdümlü Rönesans’ın özü, Avrupa’nın dünya düşüncesi ve perspektifinde bir değişim yaşamasıdır. Bu değişime, 14. yüzyılda Rönesans’ın başlamasından yüzyıllar evvelce Avrupa’nın maruz kaldığı yeni düşünceler, görüşler ve inançlar nedeniyle oldu.
Yeni düşünceler ve hümanizm
Yeni düşünceleri olanlar Rönesans’a zemin hazırladı. İtalya’da “hümanizm” adı verdiği kültürel bir hareket, ivme kazanmaya başladı. Hümanizm; insanın “kendi evreninin merkezi” bulunduğu fikrini benimsedi ve insanların eğitimde, klasik sanatlarda, edebiyatta ve bilimde başarılarını destekledi. Akademisyenler, tam ve doğru olarak kanıtlanmayan rastgele bir şeyi kabul etmemeyi tavsiye ettiler.
Paris Üniversitesi’nden Peter Abelard, öğrencilerine, hiçbir öğretiyi kör bir şekilde kabul etmemelerini önerdi. Kilise düzeneğinin eksikliklerini meydana çıkardığı amacıyla gençlere ilham verdi. Hıristiyan rahipler yönünden düşüncelerini geri çekmesi amacıyla zorlandı. Dönemin başka bir bilgini, tecrübe ve izlenim olmadan hiçbir şeyin kabul edilmemesi gerekliliğini ifade eden Oxford Üniversitesi’nden Roger Bacon’du. Radikal düşüncei yüzünden birkaç senesini kilise hapishanesinde geçirmek mecburiyetinde kaldı. Böylece, yeni düşünceleri olan bu bilginler gibi çoğu şahıs Rönesans’a zemin hazırladı.
Ticaret
Avrupa, Asya ve Afrika’daki geniş ticaret ağları, yalnızca mal alışverişine değil aynı vakitte insan, inanç, düşünce ve değer alışverişine de neden oldu. Farklı toplumlar arasında etkileşim ve etkileşimler arttı. Bu devrede ülkeler arasındaki ticari temaslar, dini ve felsefi inançların başka ülkeler arasında basitçe yayılmasını sağladı. Bu hal Rönesans üstünde derin bir tesir yaptı. Örneğin; İslamiyet’in 7. yüzyılda Arap Yarımadası’nda meydana çıkmasından sonra tüccarlar inançlarını İpek Yolu aracılığı ile Orta Doğu, Afrika ve hem de Avrupa’nın birtakım mekanlarına yaydı. Bu yeni düşünce akışı sanatçılara, yazarlara, filozoflara ve Avrupa’daki başka insanlara ilham verdi.
Kara Ölüm
“Kara Ölüm”, Orta Çağ’da 1347-1351 yılları arasında meydana çıkan veba salgınıdır. Vücutta şişliklere ve morarmalara yol açan bu hastalığa, derinin kararmasına yol açtığı amacıyla “Kara Ölüm” adı verilmiştir. Kara Ölüm, Avrupa nüfusunun aşağı yukarı üçte birinin ölümüne yol açmıştır. Orta Doğu, Hindistan ve Çin’e de sunulan hastalığın toplam 75 milyon bireyin ölümüne sebep bulunduğu ön görü ediliyor.
Rönesans’ın mühim bir sebebi olarak görülen veba salgını, insanların dini inançlarını ve Katolik Kilisesi’nin otoritesini sorgulamasına yol açtı. Kara Ölüm’ün yol açtığı yüksek ölüm oranı, Avrupa nüfusunda ve zenginliğinde büyük değişimlere neden oldu. Birçok insan belirli ortamlardan göç etti ve bunun neticesinde bütün Avrupa bir ayaklanmaya uğradı. Bu, sonuç olarak Avrupa toplumlarındaki güç ve zenginlik dengesini değiştirdi. Rönesans’ın ilk başladığı İtalya’daki çoğu kent devletinin baskınlığının meydana çıkmasına da yardımcı oldu. Sonuç olarak, Kara Ölüm ve tesirleri, genel olarak Rönesans’ın en mühim sebebi olarak görülüyor.
Rönesans’ın Sonuçları
Rönesans’ın neticeleri çok geniş kapsamlıdır. Orta Çağı kapatan Rönesans hareketi, 17. yüzyılın ilk haftalarında sona erdi ve Aydınlanma Çağı’na yol açtı. Birçok bilim adamı Rönesans’ı “Avrupa tarihinde benzersiz ve heyecan verici bir zaman” olarak görüyor. Diğerleri de, “bu dönemin Orta Çağ’dan çok değişik olmadığını ve her ikisinin de geleneksel hesapların bir neticesi bulunduğunu” savunuyor. Ayrıca, birtakım çağdaş tarihçiler, Orta Çağ’ın, tarih vaktince küçümsenen ve Rönesans dönemi yönünden gölgede bırakılan kültürel bir kimliğe sahip bulunduğuna inanıyor.
Rönesans’ın net zamanlanması, genel etkileri ve sonuçları durmadan tartışılıyor. Fakat bu dönemde yaşanan olayların nihayetinde insanların çevrelerindeki dünyayı manaya ve yorumlama şeklini değiştiren ilerlemelere yol açtığı konusu ile ilgili herkes hemdüşünce. Rönesans’ın bir neticesi olarak meydana çıkan en mühim değişiklıklar Avrupa mimarisinde, sanatta, edebiyatta, matematikte, müzikte, felsefede, politikada, dinde ve bilimde görülebilir.
Bilim adamları Rönesans’ın sonunun, çoğu faktörün bir neticesi bulunduğuna inanıyor. 15. yüzyılın sonunda, İtalya yarımadasında çok sayıda muhabere yaşandı. İtalyan toprakları amacıyla savaşan İspanyol, Fransız ve Alman işgalciler, bölümde bozgunculuğa ve dengesizliğe namacıyla oldu. Ayrıca, ticaret yollarının değiştirilmesi ekonomik bir gerileme vakitcine yol açtı ve bu hal varlıklı ailelerin sanat amacıyla harcayabilecekleri para sayısını sınırlandırdı.
Daha sonra “Karşı Reformasyon” olarak da tanınan bir hareketle Katolik Kilisesi, Protestan Reformu’na yanıt olarak sanatçıları ve yazarları sansürledi. Birçok Rönesans düşünürü ve sanatçısı yürekli davranmaktan korkuyordu. Bu hal fikrî ve sanatsal yapıtlerin ve gelişimlerin devamını engelledi. Ayrıca, 1545 senesinde Trento Konsili, Roma Engizisyonu’nu kurdu. Engizisyon mahkemeleri, zalim işkence yöntemlerini benimseyen Hristiyanlık esaslı bir yargılama sistemiydi. Bu mahkemeler, kilisenin tehdit olarak gördüğü herkesi ve her oluşumu ortadan kaldırdı. 15. yüzyıldan itibaren “büyücü” olarak yaftalanan şahısler, “cadı avı” ile vahşi yollarla cezalandırdı. Rönesans’ın değişik açılardan neticeleri şu şekilde sıralanabilir;
Edebiyat
Rönesans edebiyatı İtalya’da doğdu. Bu yöndeki ilk mühim yapıt Dante’nin ‘İlahi Komedya’sıydı. Bu kitap İtalyan dilinde sıradan insanlar amacıyla yazılmıştır. Kitapta Dante cenneti, cehennemi ve başka dünyayı anlatıyor. Kitap; bireyin rolü, doğanın sevgisi ve bireyin rolü gibi yeni temalar meydana koydu.
Rönesans kanaatinin öncülerinden biri olan Francesco Petrarch, yaşamın ve hümanizmin çıkarlarını bir tür şiir olan ‘Sonnet’ kitabı ile yüceltti. Önemli yapıtları ‘Tanıdık Mektuplar’ ve ‘Şanlı İnsan Aşıklar’dı. Bu dönemde İtalya’nın bir başka büyük yazarı Boccaccio idi. Dünyaca ünlü kitabı ‘Decameron’ da (On Gün), Tanrı’yı kınadı.
Sanat
Rönesans sanatı, Orta Çağ geleneğinden bir şekilde ayrıldı. Rönesans’tan evvelce Orta Çağ’ın baş sanatı zaten Hristiyanlıktı. Sanat, direkt olarak din ile etkileştirildi. Sanatçılar; keşişlerin, piskoposların ve rahiplerin resimlerini çizerdi. Kilise kanaat ve eylem özgürlüğünü kısıtladı. Rahiplerin resimleri “cennete basit erişebildiklerini kanıtlamak amacıyla” uzun boylu çizilirdi. Bununla eş güdümlü, Rönesans sanatçıları ve ressamları, klasik medeniyete ilgi duymuş ve buna bağlı olarak on beşinci ve on altıncı yüzyıl Avrupa sanatında büyük bir dönüşüm geçirmiştir.
Mimari
İtalya mimarisi büyük oranda Rönesans ruhundan tesirlenmiştir. Bu vaktin mimarları, antik Yunan ve Roma’nın tarzını ve düzenini takip eden çoğu kilise, saray ve büyük binalar inşa ettiler. Kiliseler ve sarayların sivri kemerleri; yuvarlak kemerler, kubbeler ya da Yunan tapınaklarının düz çizgileri ile değiştirildi. İtalya’nın Floransa kenti, sanat dünyasının merkezi haline geldi. Aziz Peter Kilisesi, Milano Katedrali ve Venedik ve Floransa sarayları Rönesans mimarisinin ilgi çekici örneklerinden birtakımlarıdır. Zaman içerisinde Rönesans mimarisi İtalya’dan Fransa ve İspanya’ya ve başka Avrupa ülkelerine yayıldı.
Heykel
Mimari gibi heykel de Rönesans devresininde mühim bir değişim geçirmiştir. İtalya’nın bu devresinindeki en ünlü heykeltıraşı olan Lorenzo Ghiberti, Floransa’daki güzelliği ile ünlü kilisenin bronz kapılarını oymuştur. Heykeltıraş Luca Delia Robbia, bir heykel okulu kurdu ve heykellerde klasik saflığı ve yalın stili sıradanlaştırdı. Michel Angelo’nun Floransa’daki devasa “David” isimli mermer heykeli de bu devresinin mühim heykel yapıtları arasındadır. Angelo, ilaveten Roma’da St. Peter Bazilikası inşaatını tamamlamıştı.
Resim
İtalya’nın ressamları, Rönesans dönemininde resimde “mükemmelliği” getirdi ve dünyaca ünlendi. Dünyanın en ünlü ressamları arasında olan Leonardo Da Vinci, resimde benzersiz bir isimdir. Resimlerinde gizlediği ifadelerle ünlendi. Ünlü “Mona Lisa” tablosu da bu döneminin sembol yapıtlarındandır. Mona Lisa’nın dudaklarındaki saklı gülüş hala gizemini koruyor. Bütün dünyada takdir gören başka ölümsüz resimlerin ressamı Da Vinci gibi ressam Michael Angelo’nun resimleri de her yönüyle özgünlüğün damgasını taşıyordu. O döneminin başka bir büyük ressamı Raphael’in resimleri, sakinlik ve güzelliği sembolüydü. Venedik şehrinin resmi ile ünlenen Titian’ın “Haç Taşıyan Mesih” isimli resmi, canlı gibiydi. Zamanla İtalya’nın resimleri dünyaca ünlendi ve bütün Avrupa’ya yayıldı.
Güzel sanatlar
Rönesans’ın sonuçlarından biri de güzel sanatlar bölümündeki ilerlemelerdir. İtalya, Orta Çağ şarkılarının pençesinden kurtuldu. Piyano ve keman tüketimi şarkıları daha da neşelendirdi. Kiliselerde eski şarkıların yerine yeni şarkılar çalınmaya başlandı. Diğer çoğu Avrupa ülkesi de bu programlamayı benimsedi.
Bilim
Rönesans dönemininde, bilim büyük ölçüde gelişti. Astrolojideki, tıptaki ve başka bilim dallarındaki ilerlemeler belirginleştirdi. Francis Bacon’un adı bilim aleminde bir yıldız gibi parladı. Bacon, doğayı keşfetmeyi öneren bir bilim insanıydı. Hakikatin tecrübele ayırt edilmesini tavsiye etti. Bu düşünce, ona “Modern Bilimin Babası” unvanı kazandırdı.
Bilimsel keşifler bölümünde Polonyalı bilim adamı Kopernik’in adı saygıyla anılır. “’Göksel Beden Devrimi Üzerine” isimli kitabında Güneş’in statik bulunduğunu söyledi. Dünya ve başka gezegenlerin Güneş’in çevresinde bir daire şeklinde döndüğünü açıkladı. Onun düşüncesi, “Dünya’nın evrenin merkezi” bulunduğu yönündeki Orta Çağ inancına aykırıydı. Hıristiyan rahipler, Kopernik’i şiddetle eleştirdi.
Bu çağın bir başka büyük bilim adamı İtalyalı Galileo’dur. Matematik öğretmeni olarak vazife yaptığı Pisa Üniversitesi’nde profesör olan Galileo, teleskopu ilk kez kullanan bilim insanıdır. Teleskop yardımıyla Kopernik’in kuramının muhakkak doğru bulunduğunu kanıtlandı. Ayrıca, teleskop yardımıyla Samanyolu’nun yıldızlardan oluştuğu kanıt edildi.
Kimya bölümünde da ilerlemeler kaydedildi. Cordus, sülfürik asit ve alkolden “eter” yaptı. O vaktinin bir başka bilim adamı Helmont, karbondioksit gazını keşfetti ve atmosferik havadan değişik tür gazlar bulunduğunu açıkladı.
Rönesans dönemi insan anatomisinde de devrim yaptı. Tıp bilim insanı Vesalius, insan bedeninin iskelet, kıkırdak, kaslar gibi detaylı bölümlerini açıkladı. Damarlar, arterler, sindirim ve üreme sistemleri, akciğerler ve beyin gibi organları da anlattı. İngiltereli William Harvey, kan dolaşımı vakitcini keşfetti. Kanın kalpten atardamarlara, daha sonra da damarlara ve yine kalbe döndüğünü belirtti.